Ben seni bir okyanusun derinliginde buldum da sevdim Parlak bir inciydin benim için Paha biçilmez bir inci Ben seni soguk ve yagmurlu bir günde Seni düsünürken gülüsündeki sicakligin içime dolup da Beni sardigi bir anda sevdim Seni sadece selvi boyun,siyah saçlarin yada kara gözlerin Güzel bir yüzün var diye degil Fikirlerinle,konusmandaki güzelligin ve benim o kor halde yanan yüregimle sevdim Ben seni derinden ve hissederek sevdim Her kalp atisimda vücudumun dört bir kösesine yayildigini Beni sardigini her nefes alisimda cigerlerime isledigini bilerek sevdim Seni kis gecelerinin o soguk yataginda birlikte uyuyup beni isittigin Yaz sicaginda uyuyamayip sikintilarim oldugun Ve Rüyalarimda bulustugumuz gecelerde sevdim Seni ellerinden tutup kanimin kaynadigi Kalbimin yerinden firlayacagini hissettigim anlarda O islak dudaklarinla beni sevdigini söyleyecegin anlari düsünerek sevdim Ben seni o sensiz anlardaki bos ve degersiz geçen dakikalarda Kayip zamanlarimizda,seni arayip bulamadigim Çaresizlik içinde oldugum,içki sofralarini dost bildigim anlarda sevdim Sen ne kadar uzak olsan da, Aramizdaki kilometreler nasil çoksa Bende seni o kadar yogun ve o denli çok sevdim Seni kalbimde yanan atesin ile Zihnimde olusan hayallerin o Ay parçasi çehrenle Bana derinden bakan o gözlerindeki isiltiyi görecegim anlari beklerken Kalbimin yanip tutustugu anlarda Gelip o bu atesi alevlendirerek Bana sarilarak beni sevdigini söyleyecegin anlari düsünerek sevdim
Korkuyorum! Hakkettigin mutlulugu sana verememekten korkuyorum. Seni beni sevdiginden fazla sevememekten korkuyorum. Senin sevgine layik olduktan sonra baskalari tarafindan o sevgiyi kaybetmekten korkuyorum. Seni kazandim derken kaybetmekten korkuyorum. Aramizdaki maneviyat haricindeki uçurumlardan korkuyorum. Senin kalbini daha fazla kirmaktan korkuyorum. O temiz ve masum göz yaslarini daha fazla akitmaktan korkuyorum.
Evet korkuyorum; seni kaybetmekten, seni daha fazla üzmekten Sana kendimi ifade edememekten korkuyorum. Yada yanlis anlasilmaktan korkuyorum. Uçurumun kenarinda yalniz kalmaktan korkuyorum. Dostluguna doyamadan uluorta yalniz kalmaktan korkuyorum. Yüregimdeki o ince sizinin bir Gün çogalmasindan ve beni sarmasindan korkuyorum. Sevgi denen güzelliginin bir gün beni terk etmesinden korkuyorum. Dostlugun ölüp yerine nefretin yesermesinden korkuyorum.
Korkuyorum evet; seni kaybetmekten ve seni daha fazla üzmekten Bir çiçek misali ne ellemeye nede koparmaya kiyamiyorum uzaktan seyrediyorum çünkü; Seni daha fazla incitmekten korkuyorum. Ömründe yasadigin mutlulugu huzuru sana yasatamamaktan korkuyorum. Sana kalbimden fazlasini verememekten korkuyorum. Sonunda sana gözyasindan baska bir sey birakamamaktan korkuyorum. Seni sevmekten degil; dostlugunu suiistimal etmekten, Seni kaybetmekten ve degerini bilememekten ve Yüce Rabbime hesap verememekten korkuyorum. Belki de çok fazla korkuyorum
ÇÜNKÜ; BEN ILK DEFA SEVIYORUM
attila ilhan !
#Ladybird.*
Mesaj Sayısı : 3347Yorum Puanı : 4489Rep Puanı : 48Yaş : 28Nerden : La Push =D
Bende devam ediyim. Çok sevdiğim bi şiirdir (L) Bu rada Melis'im seninkiside süpermiş.Sağol meleğim. (L)
#!Biraz Değiştim.~ Biraz değiştim, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar… Değiştim…
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum, Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni Ben benimle savaşıyorum, Seninle değil…
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın, ne kazanabileni ne de kaybedeniyim… Sorun değil…
Elbet Alışırım… Biraz alıştım. Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Alıştım! Varlığını istemediğim tüm eksik yanları Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim iki arada bir derede duyguya alışıyorum… Bir yanım bırak diyor bir yanıma Kesin değil! Henüz tanıştık… Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha Samimi değil… Bir hayli kırıldım… Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım… Aslında ne sana, ne olanlara… Kendime kırgınım!.. Maziye hiç değil, âna kırgınım Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna Bir hayli kırgınım… Beni ben kırdım oysa… İyi değilim.
Galiba yoruldum… Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!.. Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum. Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık Ki Seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..
Toprağa bakan yanım senden zaten ayrı Sana bakan yanımsa toprakla aynı Hıh! Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!
Gözlerim yorgun… Dudaklarım, dudaklarım hissiz… Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır… Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz Söyleyemediklerini söylesende şimdi Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır! İsteyerek değil… Çok çalıştım
Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen Daha öncede gitmiştim… Çok çalıştım… Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için Çok çalıştım…
Daha öncede gitmiştim… Kendi isteğimle… Anladım ki daha önce sevmemiştim!
Çok çalıştım inan Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya Ve alışmaya kendime… Bu göz gözü görmez dumanlı halime Çok alışmaya çalıştım hem de…
Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor An be an çöküyor, insanın içindeki güç Işığı sönüyor… Beyaza dönüyor rengi git gide Hissizleşiyor…
Ne yormak istedim Seni, Nede yormak kendimi Çok çalıştım Gitmeye de kalmaya da… İkisi de aynı acı, ikiside rezil Daha öncede gitmiştim Ama böyle kalarak değil Böyle kalarak değil
Başımıza gelmesi imkansız dediğimiz şeyleri yaşamakla geçiyor hayat Aşk önce damardan giriyor sonra burnundan getiriyor insanın En yakışıklı çağlarında kanıyor her yanın Filmin sonu hiç değişmiyor Sarılmamış yaralarla doluyor her yanın..
Bugün ayrılığımızın ilk günü sevgilim Ölüyorum acıdan kendimde değilim Sokaklarda yalnız yürüyemem ben Sabahların kör karanlıklarında kalkıp işede gidemem artık Yemek yiyemem televizyon izleyemem uyuyamamki sensiz Sen olmadan hiç sinemayada gitmedimki ben
Bugün ayrılığımızın ilk günü sevgilim Çaresiz hereketsiz ölemeye yakın bir uçurumun dibindeyim Bütün cümlelerimi senin için kurmuştum ben Yeni bir cümle daha kuramam Bütün sevmelerimi senin için kullanmıştım Şimdi kimi seviceğimi bilemem..
Ne adın geliyor aklıma ne annem Ne huzur diliyorum artık kendim için ne aydınlık Seyredip tükenen donuşlar Uzayan kırılgan sessizlik ve aramızda duran tedirgin tuhaf yabancılık Sanıyorum biz şimdi gerçekten gerçekten ayrıldık..
Bugün ayrılığımızın ilk günü sevgilim Sana mutluluk huzur saadet Kendim için Allahtan sabır dilerim Bugünde ölmezsem birdaha hiç ölmem; eminim Bir ayrılığın ilk günü ölmeyenler birdaha ölmezler; bilirim..
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktı r.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan 'Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?' diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin. . iki ucu keskin bıçaktır bu iş. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin, cezanda indirim sağlamaz.
Sen;'Senin için şunu yaptım' derken o;'şunu yapmadın' diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındı r. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. 'Peki o ne yaptı' deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 'Acılara tutunarak' yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun,unuttun mu?Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da aaaif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi nedir, bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
#Ladybird.*
Mesaj Sayısı : 3347Yorum Puanı : 4489Rep Puanı : 48Yaş : 28Nerden : La Push =D
Bende çok sevdiğim Can Dündar'ın denemesini paylaşıyım. Bunun videosuda vrdı belki 20 defa izlemişimdir çok seviyorum(L).
Aşkin Tarifi (Can Dündar)
Eğer... Onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... Ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... Onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa... Dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse... Hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse... Elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar... Her şiirde anlatılan oysa... Her filmin kahramanı o... Her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa... Bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa, iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa... Eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız... Mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız... Kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... Özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu... Hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız... Onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... Ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... Gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine... Uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa... Dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa... Nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız... Kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... Gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa... Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... O halde bugün sizin gününüz!.. "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
Flood olucak ama paylaşmak istedim. :oops: Herkes biliyodur ama olsun. (:
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor Eski zamanlardan bir cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin.
BİR ADIN KALMALI GERİYE bir adin kalmali geriye bütün kirilmis seylerin nihayetinde aynalarin ardinda sir yalnizligin pesinde kuvvet evet nihayet bir adin kalmali geriye bir de o kahreden gurbet
sen say ki ben hiç aglamadim hiç atese tutmadim yüregimi geceleri koynuma almadim ihaneti ve say ki bütün siirler gözlerini bütün sarkilar saçlarini söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adin içimin nehirlerinden evet yangin evet salas yalvarmanin korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli bugusu evet nisyan evet kahrolmus sayfalarin arasinda adin sokaklar dolusu bir adamin yalnizligi bu sevda biraz nadan biraz da hiçkirik tadi pencere önü menekselerinde her aksam
daglar sonra oynadi yerinden ve hallaçlar atti pamugu fütursuzca sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ve ben seni sevdigim zaman bu sehre yagmurlar yagdi yani ben seni sevdigim zaman ayrilik kursun kadar agir gülüsün kadar felaketiydi yasamanin yine de bir adin kalmali geriye bütün kirilmis seylerin nihayetinde aynalarin ardinda sir yalnizligin pesinde kuvvet evet nihayet bir adin kalmali geriye bir de o kahreden gurbet beni affet Kaybetmek için erken sevmek için çok geç..!!!
#Ladybird.*
Mesaj Sayısı : 3347Yorum Puanı : 4489Rep Puanı : 48Yaş : 28Nerden : La Push =D
ufff kızlar ne kadar mükemmeller saolun aylaşımlarınız için sıra bende
AŞK
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. ÖZDEMİR ASAF !
ÖLMEYEN
Sana geliyorum, sana, Beni anla,içimdeki şeytan. Yalnız sensin doğru söyleyen. Gerekince kaçan,gerekince gelen.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. ÖZDEMİR ASAF !
Bu süper,çok severim bunu.Sağol Melis'im (: Sıra bendeeee!
Bağlanmayacaksın!
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. “O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları… Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. “O benim.” diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin… Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak… Can Yücel. (L)
Ömür Dediğin Üç Gündür - Can Yücel Fark Etmeli İnsan
Bir damlacık Sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
Ve En sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını Fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, Ahirete nispetle Anne karnı gibi olduğunu Fark etmeli.
Henüz bebekken Dünya benim! Dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların Her şeyi bırakıp gidiyorum işte! Dercesine apaçık kaldığını Ve kefenin cebinin bulunmadığını Fark etmeli.
Baskın yeteneğini Fark etmeli sonra.
Azrailin her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan.
Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada
Yemek yediğini fark etmeli.
Yaratılmışların en güzeli olduğunu Fark etmeli Ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni Dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
Evinde kedi, köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
Eşine seni çok seviyorum! Demenin Mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama , Arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.
Fark etmeliyiz çok geç olmadan
Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür
O halde ömür dediğin Bir gündür, O da bugündür
Can Yücel(L)
Melis neden üzüldün şimdi Sen üzülesin diye mi koydum ben onu